7 Nisan 2008 Pazartesi

Prostat Kanseri Sinsi Bir Hastalık

Prostat kanseri özellikle erken dönemlerinde çok sinsi bir hastalıktır, kişide kanserle birlikte prostat büyümesi ve buna bağlı şikayetler mevcut değilse kanserin kendisine özgü hiç bir belirtisi bulunmayabilir.


Erkeklerde en çok görülen kanser olan prostat kanserinde erken teşhis hayat kurtarır. Gelişmekte olan teknoloji küçük müdahaleler ve minimum yan etkilerle iyileşme sağlayabilmektedir.

Prostat kanseri de diğer kanser türleri gibi vücuttaki normal hücre büyümesinin bozularak sonuç olarak tümör adı verilen bir doku kitlesi oluşturması durumudur. Tam olarak sebebi bilinmese de, yaş, ırk ve genetik faktörlerin büyük rol oynadığı tespit edilmiştir.

Erken Teşhis Hayat Kurtarır!
Prostat kanseri erken safhasında teşhis edilirse, doğru ve yerinde bir tedavi ile iyileşme şansı yüksek bir hastalıktır. Henüz kapsül dışına yayılmamış ise kanserin yok edilmesi mümkündür. Bu nedenle, 45 yaşını aşan erkeklerin yılda bir kez prostat kontrolünden geçmesi çok büyük önem taşır.

PROSTAT KANSERİ NASIL BELİRLENİR?
Günümüzde doktorlar prostat kanserinin varlığını belirlemek üzere pek çok çeşit yöntem kullanmaktadır:

Prostat kanserin belirlemede en sık kullanılan yöntem rektum incelemesi yoludur. Prostatı inceleme için hekim rektal tuşe ile normal büyümesi ile kanseri kolayca ayırdedebilir.

Dijital rektal muayene ile birlikte sıklıkla kullanılan başka bir işlem bir PSA testidir. (prostata özgü antijen PSA testi). Bu test vücutta prostat özgü antijen düzeylerini ölçer. Prostat hastalığının en erken evrelerinde bile, hastanın PSA düzeyi artmaya başlar ve bu test ile belirlenebilir. Bu da hekimin, hastada fizik muayene ile belirlenemeyecek değişiklikleri ortaya çıkarmasını sağlamaktadır.

Kanser olmayan durumlarda da PSA seviyeleri yükselebildiği için genellikle transrektal ultrasonografi (TRUS ) yapılması gerekmektedir. Bu işlem sırasında hekim, prostat görüntüsünü yansıtan acısız ses dalgaları üreten bir aleti rektuma yerleştirmektedir. Yansıyan ses dalgaları, daha sonra hekimin görebileceği bir televizyon ekranında bir görüntü haline dönüştürülür.

Prostat kanserinden şüpheleniyorsa hekim, iğne biyopsisi yoluyla ufak bir prostat dokusu örneği alabilir. Daha sonra doku örneği, kanser hücresi içerip içermediği belirlenmek üzere mikroskop altında incelenir. Bu, prostat kanserini kesin olarak teşhis etmenin tek yoludur.

PROSTAT KANSERİ KLASİFİKASYONU
Prostat Kanseri için 2 tip değerleme kullanılır: Skorlama ve Evreleri . Skorlama kanser hücrelerinin normal hücrelerle kıyaslandığında ne kadar farklı göründüğünü ortaya koyar. Tümör hücrelerinin ne kadar agresif olduğunun bir göstergesidir. Genellikle 2’den 10’a kadar derecelendirilen Gleason skoru kullanılmaktadır. Bu değerlemede 2 en az agresif tümörü gösterir.

Evreleri ise kanserin büyüklüğü ve lokasyonu ile ilgilidir. TNM-Tümör- Nodül- Metastaz evrelerinde N değeri etkilenmiş limp nodüllerini (0-3 arası) , M değeri ise tümörün uzak bir metastazının mevcudiyetini (0-1 arası) gösterir.

PROSTAT KANSERİNİN BAŞLICA TEDAVİ ALTERNATİFLERİ
Prostat kanserinin başlıca tedavi yöntemleri arasında:

1. RADİKAL PROSTATEKTOMİ
(Prostatın cerrahi olarak çıkartılması)
Prostatın kapsülü ile birlikte cerrahi olarak çıkartılmasıdır. Yüksek başarı oranı vardır.

Ancak şu dezavantajları bulunur:
Cinsel Fonksiyon kaybı yaratır.
İdrar Kaçırma problemi yaratır.
Uzun süreli hastanede yatış gerektirir.
Yaşlı ve genel sağlık durumu uygun olmayan hastalarda tolere edilemez
Cerrahi ve ameliyata bağlı riskleri vardır.

2. BRAKITERAPI - RADYOAKTİF KAYNAK İMPLANTLARI
Brakiterapi yöntemi, yaklaşık bir yıl boyunca prostat dokusunun ortasına yerleştirilen ve düşük dozda ışın veren iyot 125 radyoaktif kaynakları ile kanserli dokunun yavaş ve sürekli ışınlanması esasına dayanır. Uzmanlarca prostat kanserinin organa sınırlı evrelerinde, impotans ve idrar kaçırma gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen komplikasyonlara daha az yol açtığı ve cerrahi tedaviye benzer anlamda başarı yüzdesi uzun takiplerle tespit edilmiş olan bir tedavidir.

Tedavi, kanser hücrelerinin radyasyona karşı normal hücrelerden daha fazla hassasiyet göstermesi esasına dayanır. Her biri 4,5 cm. uzunluğunda seedler çevrelerindeki dokuya belirli bir dozda radyasyon yayar. Bu seedleri belirli mesafelerde prostatın her tarafına yayarak, kanserli hücreleri yok etmek üzere tam gereken ölçülerde radyasyon ulaştırılmış olunur. Bu işlem doğrudan prostatın içerisinde gerçekleştirildiğinden çevredeki organ ve dokulara hiçbir zarar verilmemektedir. Bu işlem için bilgisayar bağlantılı 3 boyutlu özel bir ultrason kullanılır. Üroloji uzmanı ile radyasyon fizikçisi bir ekip olarak, bilgisayar tarafından işaretlenen tümörlü hücrelerin bulunduğu bölgelere seedleri yerleştirir. Tüm bu işlem yaklaşık 1 saat sürer. Hasta hemen akabinde normal hayatına devam eder.

Bu yöntem için uygun hasta seçimi büyük önem taşır.

3. RADYOTERAPİ
Hastaneye yatış gerektirmeyen, ancak oldukça uzun bir zamana yayılmış bir tedavidir. Vücuda giren radyasyonun yol açtığı yorgunluk, sık ve ağrılı idrar yapma, mide sistemlerinde etkilenme ve diare (ishal), kalın bağırsak iltihabı ve kanama en önemli yan etkileridir.

4. HORMON TEDAVİSİ
Tümörün prostat kapsülü dışına çıkarak tüm vücuda yayıldığı durumlarda kullanılabilir. Cerrahi olmayan bir yöntemdir. Erkeklik hormonunu baskılamak yolu ile tümörün gelişmesini engellemek amacındadır. Seksüel yaşamın sonlanması ve kardiyovasküler problem riski gibi yan etkileri vardır. Alışkanlıktan ötürü giderek etkisi azalır. Kesin tedavi eden bir metot değildir.

5. DİKKATLİ TAKİP (BEKLE-GÖR)
Tümörün tedavi edilmeden yakından takibidir.

UNUTMAYIN:
Prostat çok etkili şekilde kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu nedenle kendisinde bazı değişikliklerden kuşkulanan bir erkeğin yapabileceği en büyük hata korkarak doktora gitmekten kaçınmak ve hastalığın zor tedavi edilir halegelmesine neden olmaktır.40 yaş sonrası yıllık kontrollerinizi kesinlikle ihmal etmeyin. Unutmayın, prostat hastalıklarında erken teşhis tedavinize açılan kapı olacaktır.

1 yorum:

surmenelibitkiuzmani dedi ki...

Prostat ve Prostat Kanseri

Tedavi Edilebilen Bir Hastalıktır…

Merak Ettiğiniz Sorular ve Yanıtları

Bu yazıda ileri yaşlardaki erkekler için önemli bir sağlık sorunu olan prostat kanseri hakkında aydınlatıcı bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Ancak her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da teşhis ve tedavi ilgili uzman hekimler tarafından, yapılan bilimsel araştırmalarının verileri doğrultusunda planlanmalı ve uygulanmalıdır. Verdiğimiz genel bilgilerin ve özellikle de erken bulgular ile ilgili uyarıların yararlı olacağını umuyoruz.

Prostat nasıl bir organdır, işlevleri nelerdir?

Prostat kanseri nedir?

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?

Prostat kanserinin belirtileri nelerdir?

Erken teşhis mümkün müdür?

Teşhis nasıl koyulur?

Hastalığın evreleri

Tedavi şekilleri nelerdir?

Evreye göre tedavi seçenekleri nelerdir?

ÖNEMLİ UYARILAR

Prostat nasıl bir organdır, işlevleri nelerdir?

Prostat bezi erkek genital organlarından biri olup idrar kesesinin hemen altında, rektumun (barsakların son kısmı) önünde bulunur. İdrarı idrar kesesinden dışarı taşıyan kanal (üretra) prostat bezinin ortasından geçer. Testislerden ve yardımcı erkek organlarından salgılanan ve içinde spermlerin olduğu sıvıyı (meni) boşaltan kanal prostatın içinden geçen idrar kanalına (üretraya) açılır. Prostatı oluşturan hücrelerin yaptığı salgı, spermlerin bulunduğu meninin bir bölümünü oluşturur. Prostat hücreleri PSA adı verilen bir protein de salgılarlar, bu protein meni ile birlikte atılır. Kandaki normal değeri <4ng/ml'dir. Prostat hastalıkları PSA'nın prostata ait kanal sistemleri içinde kalmasını sağlayan hücresel sistemleri bozarak bu maddenin kandaki seviyesinin yükselmesine neden olurlar. Prostat kanserinde de bu maddede artış olur.

Erkeklerde yaş arttıkça prostat bezi büyüyebilir ve çevrelemiş olduğu üretrayı, yani idrar kesesinin çıkış yerini tıkayabilir. Bu durum idrar yapmada güçlük ile kendini gösterir. Bu hastalığa selim prostat hiperplazisi adı verilir. Bu aslında kanser olmamasına rağmen, prostat kanseri de aynı şikayetlere neden olabileceğinden kanser olmadığı gösterilmelidir.

Prostat kanseri nedir?

Prostat kanseri prostatı oluşturan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde, gerekmediği halde çoğalmasıdır. Dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türüdür.Yaşlı erkeklerin hastalığıdır.

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?

En güçlü risk faktörleri ileri yaş ve siyah ırktan olmaktır. Yaş arttıkça risk artar. Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında prostat kanseri olanların prostat kanserine yakalanma oranı olmayanlara göre daha fazladır. Gerçek anlamda kalıtsal prostat kanseri çok nadirdir ve genellikle 55 yaşın altındaki erkeklerde görülür. Bazı çalışmalar diyetle alınan yağın prostat kanserine yakalanma riskini arttırdığını öne sürmüşlerse de bu henüz tam olarak kanıtlanmamıştır.

Prostat kanserinin belirtileri nelerdir?

Erken evredeki prostat kanseri belirti vermeyebilir. Aşağıda sayılan şikayetlerden herhangi biri olduğunda mutlaka bir doktora başvurulması gereklidir.

*Sık idrara çıkma (özellikle geceleri)

*İdrar yaparken zorlanma

*İnce ve kesintili idrar yapma

*İdrar yaparken acı veya ağrı duyma

*İdrarda kan görme

*Sırt, kalça ve bel ağrısı

Erken teşhis mümkün müdür?

50 yaştan başlamak üzere her erkek her yıl bir doktora rektumdan (makattan) parmakla muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır. Bu şekilde henüz belirti vermemiş, hastada şikayete yol açmamış erken evredeki prostat kanseri yakalanabilmektedir. Eğer doktor muayenesinde şüpheli bir bulguya rastlar veya PSA değeri 4ng/ml'nin üzerinde olursa ileri tetkikler istenir

Teşhis nasıl koyulur?

Yukarıda sayılan şikayetlerle başvuran hastaları doktor eldiven giyerek rektumdan parmağı ile muayene eder. Buna parmakla rektal muayene adı verilir. Bu muayene ile doktor rektumun hemen önünde bulunan prostat bezini hissederek büyüklüğü ve kıvamı hakkında bilgi sahibi olur. Ayrıca rektum içinden yapılan ultrason tetkiki (transrektal ultrasonografi) ile de prostat hakkında fikir elde edilebilir. Eğer doktor yaptığı muayene ve istediği tetkikleri (kandaki PSA ve transrektal ultrasonografi) şüpheli bulursa, prostattan iğne ile parça alarak (biyopsi) mikroskop altında incelenmesini isteyebilir. Bu işleme ince iğne aspirasyon biyopsisi denir. Anestezi gerektirmez. Bu işlemin yan etkisi olarak her 200 hastadan 1 tanesinde biyopsi sonrası prostat enfeksiyonu gelişebilir. İdrarda ve büyük tuvalette kan görülmesi işlemden sonraki 2-3 gün devam edebilir. İşlemden sonraki ilk 2-3 haftada meni kanlı gelebilir. Eğer biyopsi negatif gelirse bu hastalar 6 ila 12 ay aralarla muayene ve PSA testi ile izlenirler.

Eğer biyopside prostat kanseri teşhis edilirse, bir ürolog veya medikal onkolog pek çok faktörü göz önüne alarak tedavi planını belirler. Radyasyon onkologlarının da bu planlamada katkıları olabilir. Tedavi planlanmasında göz önünde bulundurulan en önemli unsurlar hastalığın ne kadar ilerlemiş olduğu yani evresi ve hastanın genel durumudur.

Hastalığın evreleri

Hastalık teşhis edildikten sonra, vücutta prostat dışında başka yerlere yayılıp yayılmadığını görmek için ek testler yapılır. Böylece hastalığın evresi belirlenmiş olur. Doktor bu amaçla bir akciğer grafisi, kemik sintigrafisi ve kan testleri isteyebilir.

Kanserin geliştiği organın dışına çıkıp başka bölgelere sıçramasına metastaz denir. Prostat kanseri komşuluk yolu ile meni kesesi (seminal vesicle), lenf dolaşımı ile lenf bezlerine ve kan dolaşımı ile kemiklere yayılabilir. En çok bel kemiklerine gider fakat kafa kemiklerine ve kaburga kemiklerine de sıçrayabilir. Daha nadir olarak karaciğer ve akciğerlere de yayılabilir.

Evre 1 hastalıkta, hastaların şikayeti olmaz ve kanser muayenede de saptanmaz. Tanı genellikle başka nedenlerle yapılan ameliyatlar sonrasında tesadüfen konur. Kanser hücreleri prostat dışına çıkmamışlardır.

Evre 2 hastalıkta, tanı genellikle ya kanda PSA seviyesi yükselmiş olduğu ya da makattan muayene sırasında prostat büyük olarak bulunduğu için yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile konur. Hastalık prostat bezi dışına çıkmamıştır.

Evre 3 hastalıkta, kanser hücreleri prostatı saran kapsülün dışına çıkıp prostatın yakın çevresindeki dokulara yayılmışlardır .

Evre 4 hastalıkta kanser hücreleri prostat dışında lenf bezlerine veya kemik, karaciğer ve akciğer gibi organlara sıçramıştır.

Nüks Hastalık:Tedavi edildikten sonra (ya tekrar prostatta ya da diğer organların birinde) hastalığın geri gelmesidir.

PSA GÜNCEL YAKLAŞIMI

Rutin senelik kontrollerinde PSA' nın yükselmesi ve sınırın üstünde olmasının anlamı kadar , sınırın altında olupta kontrolde bir önceki yıla göre mukayese edildiğinde yıllık artış oranları da önemlidir ve bununda değerlendirilmesi gerekir. Yıllık 0,75 ng/ml' in üstündeki artış anlamlıdır . Bilininen yaşa özgü, spesifik PSA değerleri vardır, bunlar 40-50 yaş arası, 50-60 yaş arası olması gereken değerlerdir ve eğer PSA bu değerlerin üzerindeysede risk artmaktadır, bu durumda gözardı edilmemelidir.

Prostat kanserine nasıl tanı konur?

Prostat kanserinde rektal muayene ve kanda PSA ( Prostat Spesifik Antijen) isimli maddenin düzeyinin ölçülmesi en önemli tanı araçlarıdır. Prostat kanserinde erken teşhis de genellikle 45 yaşından sonra sağlıklı erkeklerin her yıl periyodik muayeneleri ve PSA ile değerlendirilmeleri önerilir. Ancak günümüzde prostat kanserinde yüzde 10 oranında kalıtımsal bir risk gösterilmiş olduğundan bu kontrollerin önemi dahada artmakta ve 40 yaşından sonra değerlendirilmeleri yapılmalıdır.

Muayenede prostatın büyüyüp büyümediği konusu kadar prostatın dışında herhangi bir sertlik var mı tanımlanır. Rektal muayene, ancak belirli bir boyuta ulaşmış kitleyi saptayabilir. Bu nedenle PSA düzeyinin ölçümü erken tanı açısından önemlidir. PSA dediğimiz bu enzim son yıllarda prostat kanserinin erken tanısında kullandığımız bir markerdır.

PSA nedir?

PSA testinin bulunmasi ile prostat kanseri tanısında yeni bir çağ açılmıştır. Bu test ile kanser henüz bulgu vermediği çok erken aşamalarda dahi tanımlanabilmektedir.

PSA sadece erkeklerde bulunan prostatın epitel hücrelerinde bulunan, semen sıvısının yapısında olan glikoprotein yapıda bir maddedir. Bu molekül normalde tüm yetişkin erkeklerin kanında çok düsük seviyelerde bulunur.

Normal değeri, 4 ng/ml’nin altında olmasıdır. PSA 4-10 ng/ml arasında olanların yaklaşık % 30’unda prostat kanseri saptanırken, 10 ng/ml üzerinde bu oran %50’yi geçer. Prostat kanserlerinin % 5-10 kadarında PSA yükselmeyebilir ve bu sebeple rektal muayene ve PSA tanıda tamamlayıcı rol oynar.

Bizlerce bilininen yaşa özgü, spesifik PSA değerleri vardır, yani 40-50 yaş arası, 50-60 yaş arası olması gereken değerlerdir. Eğer PSA bu değerlerin üzerindeyse de risk artmaktadır. PSA ancak prostat ile ilgili bir problem olduğunda kana daha fazla oranda karışır, kan PSA düzeyinde yükselme dikkat çeker. PSA yüksekliğinin tek nedeni prostat kanseri değildir. Kanser dışı durumlarda yani iyi huylu prostat büyümesi ve prostat iltihapları , idrar yoluna katater uygulama (sonda takmada) da PSA’yı yükseltir fakat bunlar küçük düzeylerde ve geçici yükselmelerdir. Eğer böyle bir sebep bulunmuyorsa ve PSA' nın ardarda yapılan ölçümlerinde yaşa göre değerlendirdiğimizde daha yüksek çıkıyorsa şüphemiz kuvvetlenmektedir. Birde de rektal muayenede prostatta sertlik bulmuşsak, bu şüphe daha kuvvet kazanmaktadır ve o zaman da artık prostat biyopsisini uygulamak gerekmektedir.

Rutin senelik kontrollerinde PSA' nın yükselmesi ve sınırın üstünde olmasının anlamı kadar , sınırın altında olupta kontrolde bir önceki yıla göre mukayese edildiğinde yıllık artış oranları da önemlidir ve bununda değerlendirilmesi gerekir. Yıllık 0,75 ng/ml' in üstündeki artış anlamlıdır . Bilininen yaşa özgü, spesifik PSA değerleri vardır, bunlar 40-50 yaş arası, 50-60 yaş arası olması gereken değerlerdir ve eğer PSA bu değerlerin üzerindeysede risk artmaktadır, bu durumda gözardı edilmemelidir.

Prostat biyopsisi ( prostattan örnek alma), transrektal ultrason eşliğinde öncelikle prostatın incelenmesi ve şüpheli alanların belirlenmesi ile, bölge uyuşturulduktan sonra özel bir iğne ile prostattan uygun sayıda doku örnekleri alınması ve patoloji tarafından değerlendirmesi ile yapılır.. Biyopsi uygulanmış, tümör tanımlanmamış fakat PSA 'sı yüksek çıkan hastalarla ilgili olarak ki bu gerçekten sık rastladığımız bir durumdur, ikinci kez biyopsi alınması ve yine kanser açısından negatif çıkmış ise bazen üçüncü, dördüncü biyopsinin uygulanması ve tanı konulması durumları ile karşılaşılmaktadır.

Patolojide kanser tanısı konulup, kanserin ilerleme derecesi Gleason Score ile evrelendirilir. Bu değerlendirme hastalığın gidişi, tedavisi ve ne kadar yayıldığı hakkında bizi bilgilendirir. 10 en yüksek evredir ve hastalığın kötü olduğunu gösterir. PSA düzeyindeki yüksekliklerde hastalığın evresi hakkında fikir verebilir. Genellikle 6 ve üstü Gleason scoru ve 20-30 ng/ml PSA seviyesi kanserin prostat bezi dışınada yayıldığını gösterir.

Prostat büyümesi ve kanser riski

Prostatın iyi huylu büyümesi ( BPH: Benign Prostat Hiperplazisi ), özellikle 30 yaşında başlayan bir süreçtir ama semptomlar 45 yaş gibi ortaya çıkmaya başlıyor. Özellikle yaşın ilerlemesi ile erkeklilik hormonunda artma olmamasına rağmen prostat dokusunda androjen reseptörlerinde androjene duyarlılığın artması ve bir takım büyüme faktörlerinin yine olaya katılmasıyla iyi huylu büyümeler ortaya çıkabiliyor.

Tedavisi Mümkün Olan Bir Hastalık...